Öncelikle hepinizden özür dilemek istiyorum. Bir süredir bloga yazı yazmıyorum. Bilgisayar erişimim yoktu fakat artık yeniden döndüm. Dönüşümü de ikinci blog turumuzun hemen öncesinde, Percy Jackson efsanesi ile yapmak istedim.
Hayatımın serisi Percy Jackson.
11 yaşımdan beri bıkmadan, usanmadan okuduğum harika karakter. Bana mitolojiyi sevdiren, ilgi duymamı sağlayan ve beni Apollon'la tanıştıran bu harika çocuk. Modern Dünya'nın Herkül'ü olarak biliniyor artık ve bu efsane sona erdi! Percy Jackson efsanesi, bitti!
Olimpos'un Kanı'nı tam bir sene bekledim. Geçen senenin Ekim ayından beri. Hades'in Evi'ni bitirdiğim o geceden beri bekledim; bıkmadan, usanmadan. Sonunda geçtiğimiz cuma günü elime aldım ve gözyaşları eşliğinde okudum. Hanginiz hayatınızın beş yılını kaplayan bir seri bittiğinde kötü hissetmez ki?
Sizlere öncelikle kitap kapağı arkasını yazmak istiyorum:
Nico DiAngelo onları uyarmıştı: Hades'in Evi en kötü anılarını uyandıracak, hayaletlerini huzursuz kılacaktı... Nitekim şimdi her biri zor durumda. Teker teker korkularıyla yüzleşmekten başka çareleri yok.
Jason, küçükken onu terk eden annesinin hayaletiyle karşı karşıya. Bir lider olarak gücünü nasıl kanıtlayacağını bilmese de, annesinin yaptığı gibi sözünden vazgeçecek değil.
Nico, bir kez daha Reyna ve Koç Hedge ile gölge yolculuğu yaparsa hayalete dönüşebilir. Yine de bu karar, kehanetin belirttiği gibi başka birisinin hayatını kaybetmesini engelleyebilir.
Athena Parthenos'u, savaş patlak vermeden Melez Kampı'na götürmeye çalışan Reyna'nın peşinde zalim bir avcı var. Korkularını yenmeye çalışan Piper, üzerine düşeni yapmaya hazır. Leo ise planın işe yaramamasından ve arkadaşlarının kendisine karışmasından endişe duyuyor.
Oysa hepsi biliyor ki, Toprak Ana'yı alt etmek için içlerinden biri ölmeli...
İnanın, benim gibi bu seriye bağımlı olan bir insan bu tanıtımı okurken bile zorlanıyor. Senelerdir tanıdığım Percy, Annabeth, Jason, Piper, Leo, Hazel ve Frank'in son macerasını okumak bana kötü hissettirdi. Kitabı okurken olur olmadık yerlerde durdum ve ağladım. Kim böyle harika bir serinin bitmesini isterdi ki?
Fakat Rick Amca bu seriyi bitirdi, hem de tüm hayranlarının gözünde birer damla yaş bırakarak... Serinin son kitabını büyük bir heyecanla bekliyorduk ve sonuç ne oldu? Koskoca bir hüsran! Ne Percy ön plandaydı ne de Annabeth. Onları özlemiştim. Onları gerçekten çok özlemiştim. Rick Amca bunları bir hiçe saydı ve kitapta Percy ile Annabeth'i anlatıcı bile yapmadı. İnanın bu durum sinirimi bozan şeyler sırasında ilk sırada geliyor.
Sinirimi bozan bir diğer olay ise Doğan Egmont Yayıncılığa idi. Kitabın basımında ince yaprak kullanılmış ve 480 sayfalık kitap, 100 sayfalık bir kitap kadar ince görünüyordu! AMAN TANRILARIM! Hades'in Evi ile arasında sayfa farkı olmasına rağmen, Hades'in Evi bunun yanında bir ansiklopedi büyüklüğünde duruyordu.
Kitabın içeriğine gelirsek... Kitap genel olarak güzeldi. Ne de olsa serinin son kitabı, tabii ki maceralar güzel olmak zorunda! Her şeye rağmen Toprak Ana'yı alt etmeleri bu kadar kolay olmamalıydı diye düşünüyorum. Ne de olsa beş kitap boyunca onun uyanmasını bekledik ve uyanır uyanmaz yeniden uyandı. Hadi ama Rick! Bu kadar kolay olmamalıydı, gerçekten.
Reyna'nın anlatıcı olmasına sevindiğim kadar başka bir şeye sevindim mi bilmiyorum. Neptün'ün Oğlu'ndan beri Reyna'yı çok seviyordum fakat bu kitap onun geçmişine inmemizi, onu çok daha iyi tanımamızı sağladı. Reyna artık favori karakterlerimden birisi oldu, gerçekten. Sana tapıyorum Reyna Avila Ramirez-Arellano! Özellikle Athena Parthenos tarafından kutsandığın sahneye ve savaşmana hayranım!
Peki ya Nico DiAngelo?! Sen ne kadar harika bir insansın Hayalet Kral?! Tüm kitap boyunca Reyna'ya yaptığın arkadaşlık, onun yanında olman ve tüm tehlikelere karşı onu savunman... Gerçekten içindeki karanlık seni daha güçlü yapıyor. 14 yaşındaki herhangi bir çocuğun zombi bir şoförü olamaz, değil mi? Ama Hades'in oğlu iseniz ve Hades size gerçekten babalık yapmaya çalışıyorsa 1870'de yaşayan bir zombi şoförünüz olabilir. Tıpkı Nico'nun Jules Albert'ı gibi!
Tüm bunları bir kenara bırakırsak -ki gerçekten kitapta en çok beğendiğim iki şey buydu: Reyna ve Nico- çeşitli mitolojik efsanelere yer verilmesi çok hoşuma gitti. Şu an gökyüzünde bir takımyıldızı olan Orion'u görebileceğimizi aklımın ucundan bile geçirmezdim. Asla yorulmayan avcının esrarengiz ve hüzünlü hayatı beni derinden etkiledi.
Kitaptaki önemli olaylardan bir diğerine gelirsek... Percy ve Annabeth'in kanı dökülen iki melez olmasıydı. "Yaşayan en güçlü iki melezin kanı dökülmeli." sözü ancak bu ikiliye uyabilirdi zaten. Sanırım Rick bize burada "Her şey Percy ve Annabeth ile başladı ve onlar ile bitecek." demek istemiş fakat pek de başarılı olamamış...
Leo Valdez'e ise kitabın sonuna gelene dek sinirlendiğimi belirtmem gerek. Sanırım bu Percy Jackson'a olan sevgimden kaynaklanıyor. Leo'nun Percy hakkındaki düşünceleri beni fazlasıyla delirtti!
Tabii bir de ölecek olan melez var... Zaten ölecek olan melez, kitap boyunca bize bağırıyor. "Hey, bakın! Ben kendimi feda edeceğim!" diyerek. Rick'in bizi beklemediğimiz bir yerden vurmasını istemiştim.
Gigantlar ile melezlerin savaşları kesinlikle kitap boyunca anlatımı en iyi olan bölümdü! Her melezin ebeveynini savaşırken görmek... Kesinlikle harikaydı! Bir yanda güller ve güvercinlerini silah olarak kullanan Afrodit, diğer yanda ölüleri yutan Hades. Fırtına yaratan Zeus ve deniz suyunu kullanan Poseidon. Asla sönmeyen alevi ile Hekate, güçlü ordularıyla Ares... HARİKAYDI!
Ayrıca eski karakterleri ve asıl evimizi yeniden görmek çok güzeldi. Clarisse, Kheiron, Tyson, Rachel ve daha onlarcası!
Tüm bunlar dışında;
Nico'nun artık aşk acısı çekmeyecek olması beni mutlu ediyor. Sen hep en iyisisin Hayalet Kral.
Reyna kalbini emanet etmek istediği birisini arıyor fakat bunun bir melez olmadığı kesin. Ne de olsa yüce aşk tanrıçası Afrodit bunu söyledi. "Hiçbir melez kalbindeki boşluğu kapatamayacak."
Percy ve Annabeth'in kitap sonunda aldıkları karar, Melez Kampı'na tapan bir insan olarak beni rahatsız etse de onların artık mutlu olacaklarını biliyorum.
Frank Zhang artık resmi bir preator ve sevgilisi Hazel Levesque ile mutluluklarına mutluluk katacaklar, eminim.
Jason ise iki kamp arasında mekik dokuyacak ve şüphesiz ki Piper onun en büyük destekçisi.
Leo ise artık gün ışığına kavuşmuş durumda. Ne de olsa birilerine büyük söz verdi!
Ah, az kalsın unutuyordum. Kitapta bendeniz Apollon ve ikiz kız kardeşim Artemis'i görmeniz mümkün!
Rick Amca'nın fantastik anlatımına bir kez daha hayran kaldım. Olayları işleyişi, okurların beklemediği şeyler yapması ve daha bir sürü şey... Kesinlikle örnek alınacak bir yazarsın Rick Riordan. Yine de koskoca seri boyunca Frank Zhang'in odun parçası ile kafamızı ütüledikten sonra onu kitapta hiç kullanmaman çok gıcık bir durumdu.
Son olarak... Rick Riordan'ın açıklamasına göre 2015'te İskandinav Mitolojisi bizi bekliyor ve kahramanımız Magnus Chase isminde. Chase soyadı size bir yerden tanıdık gelebilir: Annabeth Chase. Zaten Rick Riordan da açıklamasında Annabeth ile Magnus arasında bir bağ olduğunu söylemişti. Tabii ki Apollon'un bu konuda bir teorisi var!
Kitapta Annabeth, hiç görmediği bir amcası ve kuzeni olduğundan bahsetmişti. Fakat üzerinde fazla durmamıştı. Öyle sanıyorum ki Rick bize bu detayı boş yere vermedi. MAGNUS CHASE, ANNABETH'İN KUZENİ! Eh, Kehanet Tanrısı Apollon yanılmıyordur fakat ufak bir hata payı da bırakalım şimdi!
Kitabı genel hatları ile beğensem de bence beş puanı hak etmiyor. O yüzden 4 veriyorum.