30 Mayıs 2015 Cumartesi

Kitap Yorumu #10 - Vlog #2 | Eksik Parça - Michelle Hodkins


Yepyeni videomla yeniden karşınızdayım! Mara Dyer serisinin ilk kitabı olan 
Eksik Parça'yı yorumladım bu sefer. Umarım yorumumu beğenirsiniz. Instagram hesabımdan bana ulaşabilirsiniz! Apollon Güncesi sizleri bekliyor olacak! Başka yorumlarda görüşmek üzere, görüşlerinizi bildirmeyi unutmayın lütfen!

18 Mayıs 2015 Pazartesi

10 Mayıs 2015 Pazar

Kitap Yorumu #8 | Soğuk Kahve & Sabah Uykum - Ahmet Batman


Soğuk Kahve - Sabah Uykum
Sayfa Sayısı: 224 - Sayfa Sayısı: 259
Yazarı: Ahmet Batman
Yayınevi: Destek Yayınları

      Herkese merhaba, Apollon yeniden yorum yazmak için karşınızda! Yorumladığım kitapları görünce şaşırmış olanlar olabilir muhtemelen. Açıkçası ben de yorumlamayı hiç düşünmüyordum bu kitapları fakat bugün Instagram'da Kitaptan Kuleler etkinliğini yaparken gözüme ilişti bu iki kitap. Aslında bunları geçen yıl almıştım kendime, Soğuk Kahve'ye başlamıştım. Sonra ise ne oldu hatırlamıyorum ve bugün kitabın içini karıştırırken ayracımın bulunduğu yeri fark ettim. Bitirmeme çok az kalmış fakat kitap hakkında hiçbir şey hatırlamıyordum; ben de oturdum yeniden başladım kitaba. 

      Kitapların her ikisinin de yorumunu yaparken yanlış bir şeyler söylemek istemiyorum, umarım kendime hâkim olabilirim. Kitabı okumaya çalışırken (bakın okurken değil, okumaya çalışırken) nasıl olmuş da bu kadar fazla ilerleyebilmişim diye düşündüm. Sahiden, çıktığı sene (yani 2013'te) bu kadar popüler olan kitapların nasıl popüler olduklarını düşünüyorum hâlâ. Şaşırtıcı, fazlasıyla şaşırtıcı!
      
       Kitabın içeriğinin tanımını yapamıyorum bile... Ahmet Batman kimdir, nasıl birisidir, nasıl görünür; bunlar hakkında en ufak bir fikrim yok. Benim gözümde canlanan Ahmet Batman ise evde kalmış ve beyaz atlı prensesinin onu kurtarmaya gelmesini bekliyor. (Kurmuş olduğum cümlede hiç kimseyi ya da bir cinsiyeti yermiyorum, yanlış anlamayın.)

       Kitaptaki cümleler, anlatılanlar ve o koyu-italik şekilde yazılan sözler... TANRIM! Sanırım gözlerimi yerlerinden çıkarabilirdim. Bir an kusacağım sandım çünkü bu kadar fazla romantizm (?) bana bile fazla. Bakın tekrar söylüyorum, bana bile! Bana bile fazla gelen romantizmi insanlığın kaldırabileceğinden emin değilim. 

      Belirli bir olay yok, belirli bir kurgu yok. Ahmet Batman isimli sevgili yazarımız güya aşklarını ele almış bu kitapta. Bir insan yüzlerce kez aşık olabilir mi efendi, sorarım sana. Bir olur anlarım, iki olur hadi tamam, üçe bile eyvallah derim de sen bayağı bir ayran gönüllü çıktın yahu! Tüm gün bilgisayar başında oturup da Facebook'taki sözlere falan mı bakıyor acaba? Çünkü güya bölüm sonlarına koyduğu o koyu-italik yazıların duvarlara ya da Facebook profillerine yazılan o sözlerden farkı yok. Hani birisi vardır arkadaş listenizde, sevgilisinden ayrılır ve bir gün boyunca aşk acısı içerikli durumlar atar, siz de bunları görmeye maruz kalırsınız. Ertesi gün bir bakmışsınız o aşk acısı içerikli durumlar atan kişi başka birisiyle el ele kol kola olan resmini atıyor. Hah işte, Ahmet Batman da onlardan birisi.

      Soğuk Kahve kitabında yalnızca meybuz üzerinden bile bir şeyler yazabiliyor ve bunu masumluğa,acıya bağlıyor. Tamam, her insanın hayatında farklı şeyler etkisini gösterebilir, buna saygı duyarım fakat bunlar böyle mi anlatılır be Ahmet Batman?

       Sabah Uykum kitabının da Soğuk Kahve'den farklı olduğunu düşünmüyorum. Yazar belki kendisini geliştirmiştir diye açtım baktım fakat yok. Hani bazı insanların küçümsediği Wattpad yazarları var ya, açın ve onlardan bir tanesini okuyun. Ahmet Batman'a yazar denen bir ülkede küçümsediğiniz Wattpad yazarlarını baş tacı edersiniz umarım. 

      Popüler kültür denen bir şey var ya hani, eğer o "popüler kültür" kesimi olmasa Ahmet Batman böylesine yüceltilmezdi belki de. 2013-2014 senelerinde kesinlikle bir Ahmet Batman furyası ülkeyi kasıp kavurmuştu ve bundan büyük bir rahatsızlık duymuştum; kitapları o zaman tamamen okumamama rağmen. Şimdi her iki kitabı da kendini zorlayarak bitirmiş birisi olarak söylüyorum ki, Ahmet Batman furyasından daha çok iğreniyorum. 

     Romantizm yapma demiyorum, aşk acılarını anlatma demiyorum ya da başından geçenleri okurlarınla buluşturma demiyorum. Sadece, bu işi yapıyorsan hakkını vererek yap. Keşke Ahmet Batman'ın kitapları için ağaçlar kesilmeseydi...

      Neyse ki artık sosyal medyada daha fazla Soğuk Kahve ya da Sabah Uykum alıntıları görmüyoruz. Şükürler olsun! Bu iki kitaba toplam puan vermek istiyorum. 0,5 Soğuk Kahve'ye, 0,5 ise Sabah Uykum'a. Toplam puanım ise... 1! Kocaman BİR! 

      Yakında yeniden görüşmek üzere Apollon Güncesi takipçileri! Instagram'dan @apollonguncesi hesabını takip edebilirsiniz. ^^

9 Mayıs 2015 Cumartesi

Kitap Tanıtımı #1 | Benim Uzak Yıldızım (These Broken Stars) - Amie Kaufman & Meagan Spooner


Kitabın Adı: Benim Uzak Yıldızım
Yazarı: Amie Kaufman & Meagan Spooner
Sayfa Sayısı: 520
Yayınevi: GO! Kitap
Orijinal Adı: These Broken Stars

    Herkese merhaba! Bugün ilk kez bir kitap tanıtımı ile karşınızdayım! Bugün sizlere tanıtacak olduğum kitap Benim Uzak Yıldızım ismiyle ülkemizde yayınlanacak olan These Broken Stars kitabı. Hemen sizlere kitabın konusunu buluşturuyorum. ^^

KİTABIN KONUSU

    O GECENİN, DEVASA UZAY GEMİSİ İKARUS'TAKİ DİĞER GECELERDEN HİÇBİR FARKI YOKTUR. Ta ki o büyük felaket gerçekleşene ve İkarus yakınlardaki bir gezegene düşene dek. Elli bin yolcu kapasiteli gemiden yalnızca iki kişi kurtulmuştur: Evrenin en zengin adamının kızı Lilac LaRoux ve genç bir savaş kahramanı olan Binbaşı Tarver Merendsen. 

    Binbaşı Merendsen, Lilac gibi kızların insanın başına beladan başka bir şey getirmediklerini uzun zaman önce öğrenmiştir. Lilac da, Tarver’ın kendi iyiliği için, onu kendisinden uzak tutması gerektiğinin farkındadır. Ama ıssızlığın ortasında hayatta kalabilmek için birbirlerine ihtiyaçları vardır. Açlık, soğuk ve vahşi hayvanlara bir de Lilac’ın duyduğu fısıltılar eklenince birbirlerine güvenmekten başka çareleri kalmaz. Ne var ki çok geçmeden, onları birbirlerinin kollarına iten bu trajediden büyük bir aşk doğar. Artık kurtulup kendi gezegenlerinde bir ömür ayrı kalmaktansa düştükleri bu ıssız gezegende birlikte olmayı tercih ederler. 

    Ama her adımda onları takip eden gizemli fısıltıların ardındaki gerçeği öğrenmeleriyle her şey bir anda değişir. Lilac ile Tarver o gezegenden ayrılsalar bile artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. 

    Nefes kesen bilim kurgu üçlemesinin ilk kitabı, Benim Uzak Yıldızım, zaman ve mekân tanımayan sonsuz bir aşkın hikâyesi…

    Eğer benim bu kitap hakkındaki düşüncelerimi sorarsanız... ŞİMDİDEN DELİ GİBİ MERAK EDİYORUM! Kitap çoktan ön siparişe çıktı bile. Buraya tıklayarak kitap için ön siparişte bulunabilirsiniz. Yalnızca 17 lira ve indirimli fiyatıyla 11,90! GO Kitap gibi kaliteli bir yayınevinin kitabını böyle bir fiyata bulmuşken de kaçırmamak lazım bence. :3


Bu da kitabın arka kapağı. Görünebilmesi için biraz büyütmek 
zorunda kaldım, kusura bakmayın.

     Ayrıca GO! Kitap'ı sevmemin bir diğer yönü de şu ki, kitabın kapağı için okurlara başvurdular! Yazımın başında görmüş olduğunuz o kapak okurların kararlarıyla seçildi. Bence iyi ki de bu kapak seçildi, orijinaline ne kadar yakınsa o kadar iyi diye düşünüyorum. 

    Son olarak, GO! Kitap'ın Facebook sayfasında paylaştığı bir alıntı ile sizlere veda ediyorum! 

"Kafamın içinde bir ses adımı söylemesi için çığlık çığlığa bağırıyordu ona. Lilac. 
Bir yankıydı bu. O adımı söylemezse yok olup gidebilirdim."

Çok yakında yeniden görüşmek üzere sevgili Apollon Güncesi okurları! Sizi çok seviyorum! Instagram'da @apollonguncesi hesabından beni takip edebilirsiniz!

2 Mayıs 2015 Cumartesi

Bu Ay Neler Okudum? | Nisan 2015 ve Apollon'un Instagram Hesabı!



    Herkese merhaba!

     Apollon'un blogda bu kadar sık yazı yayınlamasına alışık değilsiniz, biliyorum ve inanın ben de alışık değilim! Artık blogumu aktif tutmaya karar verdiğim için tüm bunlar, umarım başarabilirim. 

    Bugünkü yazımda, sizlerle nisan ayında neler okuduğumu paylaşmak istedim. Nisan ayı benim için yetersiz geçen bir aydı ve sanırım bunda en büyük etken okul gezileriydi. İkinci hafta dört gün İstanbul'da, üçüncü hafta sonu da İzmir'deydim ve haliyle o kargaşada pek kitap okumaya fırsatım olmadı, yine de üç tane okumayı başardığım için kendimi şanslı sayıyorum. 

    İlki, Bazıları Kalbini Dinler. Olimpos Günceleri olarak onuncu blog turumuzda misafir etmiştik Bazıları Kalbini Dinler'i. Eğer kitap hakkındaki yorumumu okumadıysanız buraya tıklayabilirsiniz. Üstün körü üzerinden geçmem gerekirse; Kensington romantik komedilere takıntılı olan ve otuzlu yaşlarına yaklaşan bir kız. Nişanlısı Bradley ile mutlu bir ilişki sürdürüyor fakat tabii ki işler beklediği gibi gitmiyor. Üniversitedeki sevgilisi Shane'in aniden hayatında boy göstermesiyle Kensington'ın maceraları başlıyor. Kitap genel itibariyle güzel, ilgi çekici bir konusu var ve gece aniden canınız film izlemek isterse bu kitapta yer alan romantik komedileri okuyabilirsiniz. Kitaba olan puanım 4/5. Detaylı yorumumu yukarıda belirttiğim gibi okuyabilirsiniz. :3

    İkincisi ise yine bir blog tur kitabımız olan Geri Dönenler! Geri Dönenler, Pegasus Yayınları'ndan çıkan ve bana kendini sevdiren bir kitaptı. Biraz üzerinden geçmem gerekirse; yıllar önce ölen insanlar öldükleri yaşlarda ve aynı görünümlerinde yeniden dünyaya geliyorlar! Üstelik bir zombi olarak da değil. (Bu kitabı okurken en sevdiğim yönlerinden bir tanesi buydu, sonunda zombiler olmadan ölü insanları okumuştuk!) Ayrıca olaylar genel olarak Hargrave ailesinin etrafında dönse de her bölüm geçişinde geri dönen başka insanlara da yer veriliyor ve yazarın bu şekilde anlatması gerçekten güzel! Çünkü okurken diğer geri dönenleri merak etmemiz çok olasıydı, yazar bunu önceden sezmiş olmalı. Kitaba puanım 4/5. Detaylı yorumumu buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.

    Üçüncü ve son okuduğum kitap ise Ahmet Ümit'ten Beyoğlu'nun En Güzel Abisi idi. Bu kitabın yorumunu bloguma giremediğimin farkındayım fakat vaktim olmadı. Umarım boş bir anımda girebilirim. Beyoğlu'nun En Güzel Abisi ise... Polisiye okumayı pek sevmediğim için beğenmedim diyebilirim fakat polisiye okuyan arkadaşlarımın çok sevdiği bir kitap. Zaten Ahmet Ümit, polisiye denince akla gelen ilk isim bizim ülkemizde. Kitaba olan puanım 3.5/5'di.

    

Söylemek istediğim son konu ise şu kiii... Apollon'un artık bir Instagram hesabı var! Aslında fuara gittiğim gün açmıştım fakat bunu da şimdiden aradan çıkartayım dedim. Instagram'daki arama yerine apollonguncesi yazarsanız beni bulabilirsiniz ya da buraya tıklayarak hesaba ulaşabilirsiniz. Beni takip eden ve edecek olan herkese sonsuz teşekkürlerimle!

Başka bir yazıda görüşmek üzere Apollon severler! O zamana kadar Apollon Güneşi daima içinizi ısıtsın!

1 Mayıs 2015 Cuma

Kitap Yorumu #7 | Senli - Merve Akıncı


Kitap Adı: Senli
Yazarı: Merve Akıncı
Yayınevi: Müptela Yayınları
Sayfa Sayısı: 150

TANITIM
Bu defter, beraber yaşadığımız her şeyin anısına övgüyle yazılmış, hatırlanmaya değer her şeyi içeriyor. Hayır, bu bir günlük değil, bu senli bir anılar geçidi olacak. Senin ve Benim... Karan ve Bahar'ın... Sevgin içimde büyüyen bir çığı anımsatsa da, o çığın üstüme devrilip sonumu getireceğini adım gibi bilsem de yine de yanında olduğum için, varlığını hissedebildiğim için hep binlerce kez şükrettim. Seni sevmek daha değerliydi, kendimden daha çok…

   Uyarı: Spoiler vermemeye çalışsam da, anlık bir şokla spoiler verebilirim.

   Yorumuma geçmeden önce, Senli'yi aldığım gün yazarıyla çekildiğim fotoğrafı sizlerle paylaşmak istiyorum. Ayrıca Şahmelek gibi Senli'yi de imzalı bir şekilde okumak öylesine güzel bir histi ki... İki Merve Akıncı kitabının ikisi de bende imzalı bir şekilde var, oley! 

   Senli'ye bugün öğlen saatlerinde başladım ve bir saatte yarısına gelmiştim bile. Şahmelek'ten çok daha az sayfalı fakat ondan kat be kat daha güzel bir kitaptı Senli. Henüz ilk yirmi sayfasını okumuşken anladım ki, Merve'nin ilk kitaptaki dili yok bu sefer. Çok daha olgunlaşmış, çok daha gelişmiş, çok daha oturaklı... Gerçi Şahmelek ve Senli'nin türü birbirinden çok ayrı, bunu da dipnot olarak düşmeliyim buraya. Şahmelek'te bir roman havası hissediyorsunuz fakat Senli sanki genç bir kızın defterini alıp okuyormuşsunuz hissi veriyor size. 

    Detaylı yorumuma girecek olursam...

    Kitabı anlamak ilk başlarda zordu, farklıydı çünkü Senli. Uzun zamandır bu tarz bir kitap okumamıştım, haliyle anlamakta biraz güçlük çektim. Kitap Bahar'ın ağzından anlatılıyor ve Bahar'ın Karan'a duyduğu aşk öylesine saf, öylesine güzel ki "Keşke birisi de beni böyle sevse," diyorsunuz. 

   Kitap boyunca Bahar'ın ne kadar saplantılı olduğunu düşündüm durdum. Evet, Karan'a aşıktı. Karan'ı seviyordu. Yine de birisine saplantı derecesinde bu duyguları beslemek insanı yaralıyor ve günden güne eritiyor. Bahar'da da bunu görebiliyordunuz. Kendisinden sürekli ödün veriyor, Karan'a ne kadar aşık olduğunu anlatıp duruyordu. 

   Karan ise Bahar'ı sürekli kullanıyordu ve bir an kitabın içine dalıp "Bu kız seni seviyor, gerizekalı!" diye bağırmak istedim. Oldum olası karşısındaki insanın aşkını görmeyen adi insanlardan nefret etmişimdir; bu Karan için de geçerliydi. Karan'ı sevmedim.

  

(Yukarıda görmüş olduğunuz fotoğrafta diyette olan bir Apollon da görüyorsunuz.)

   Daha önce de belirttiğim gibi Senli sizde bir roman hissiyatı uyandırmıyor. Tam aksine istediğiniz zaman istediğiniz bir sayfasını açıp okuyabilirsiniz. Kitapta birbirinden bağımsız anılar yer aldığı için çok sorun olmayacaktır. Olay örgüsü hakkında net bir şey söyleyemeyeceğim fakat olayların işlenişi hakkında şunu söylemeliyim ki kesinlikle yaşadım. Bahar'ı da, Karan'ı da her bölümde hissettim. Her bölümde Bahar'ın Karan'a olan aşkı ve Karan'ın onu göremeyecek kadar kör olması var. Üzgünüm Karan fakat yaptığın iyilikler bile seni sevmemi sağlamıyor. 

   Bahar'a göre Karan uçlarda yaşıyor olsa da bence uçlarda yaşayan asıl karakter Bahar'dı, zaten kitabın sonu da bunu destekler nitelikteydi. "Bahar kendine gel," diyerek onu sarsmak istedim. Çünkü gerçekten sevenler daima kaybediyor, ben bunu bilir bunu söylerim. Bahar'a göre Karan'sız bir dünya düşünülemez... 

    Kitapta en beğendiğim sahnelerden bir tanesi muhtemelen Karan'ın Bahar'a aldığı polaroid fotoğraf makinesiydi. Bahar'ın tabiriyle şipşak kamera! O makinelerden ne kadar çok istiyorum bir bilseniz... Ayrıca kitapta geçit olarak adlandırılan sayfaların arkalarında tıpkı ayraçtaki gibi fotoğraflar bulunuyor; hepsi de çok güzel! Hazır ayraçtan konu açılmışken söyleyeyim, Müptela'nın bu ayracı gerçekten çok güzel düşünülmüş!

    Kitabı okurken altını çizdiğim yerleri de sizlere aktarayım hemen. Aslında kitapta altı çizilesi çok fazla yer vardı, özellikle benim gibi romantik türde kitapları seviyorsanız. Yine de en beğendiklerimi çizmek istedim. 

"Benim temiz kalan yanım gibisin Bahar. Seni kaybedersem, sanırım ben de kaybolacağım."

"Bir insanla, tertemiz duygularla seven bir insanla neden dalga geçesindi ki? Beni sana olan aşkımla vurursan, beni öldürürdün Karan."

"İlişkimizin bir baharı olsaydı bu sonbahar olurdu."


(Siyah defterimde yer bulmaya hak kazanan alıntı!) 
"Anılar geçidimin yıldızları söndüren kısmıydı bu. Gökyüzüne baktığımda yıldızların birer birer kaybolduğunu görmüştüm."


   Eğer kitabın sonu hakkında yorum yapacak olursam... Yapamıyorum! Beni ters köşe etti! Gerçekten, gerçekten bunu beklemiyordum. Aklımdan geçmemişti ve ne yapacağımı bilemedim o satırları okurken. Kitabı okurken hep 4 puan vermeyi düşünmüştüm kitaba fakat beni böylesine şaşırttığı için 5 vermeyi daha uygun gördüm. Sonunda beni şaşırtan kitapları çok seviyorum, bu da bir gerçek. Ayrıca Müptela Yayınları'na da teşekkür etmek istiyorum çünkü Senli'nin kapağı gerçekten çok güzel! Bayıldım, bayıldım, bayıldım!

   Yazarımızın hayal gücüne sağlık diyerek kitaba güzel bir 5 puan veriyorum. Bunu da sonunda beni şaşırtarak aldığını yenileyeyim. :D Merve'nin kalemi gelişmiş, çok daha oturmuş ve güzelleşmiş. Eğer ilk kitabını beğenmediğiniz için Senli'yi almıyorsanız yıkın o kuralı! Senli'deki kalemi çok çok daha güzel!