Bir Artı Bir
Sayfa Sayısı: 464
Yazarı: Jojo Moyes
Yayınevi: Pegasus Yayınları
TANITIM
Tatlı bela bir kadın…
İki çocuğuna bakmak için deliler gibi çalışan ve baharın gelmesini dört gözle bekleyen Jess Thomas bugüne kadar hayatındaki tüm zorlukların üstesinden tek başına gelmiş. Ama artık birinin ona yardım istemenin kötü bir şey olmadığını anlatması gerekiyor…
Ve hayatı alt üst olmuş bir yabancı…
Yıllar boyunca çalışıp kazandığı her şeyi kaybetmesine neden olabilecek inanılmaz bir hata yapan Ed Nicholls bir uçurumun eşiğinde. Hatasını telafi edebilmesi için tek bir kurtuluş yolu var ve o yol da büyük bir maceranın içinden geçiyor…
Sonuç…
Sonuç…
Jess birine borçlu kalmak istemeyecek kadar gururlu, Ed ise kendi sorunlarından başka hiçbir şeyi görmüyor… Peki, apayrı dünyalara ait bir kadın ve bir adam yan yana geldiğinde beklenmedik bir sürpriz gerçekleşebilir mi?
Herkese merhaba! Apollon'un bu kadar sık kitap yorumu paylaşmasına alışık değilsiniz biliyorum, ben de alışamadım henüz. (Gerçi iki tane oldu nazar değmesin.)
Bugün ise Jojo Moyes'un ülkemizde basılan son kitabı olan Bir Artı Bir'i yorumlayacağım. Vakit kaybetmeden de yorumuma geçmek istiyorum.
İlk olarak kitabın kapağıyla başlayacağım yine. İlk bakışta kapaktaki küçük resimler size biraz mantıksız gelebilir fakat kitabın içeriğini oldukça iyi yansıttığını söylemem gerek. Ayrıca kapağın renk uyumu ve baskısı da son derece kaliteli.
Kitabımızın ana kahramanı diye bir şeyden bahsetmek oldukça güç çünkü kitaptaki herkes ana karakter. Kitap dört kişinin anlatımıyla sürüyor sürekli. Bu dört kişiden bahsedeyim hemen. Jess Thomas, iki sene önce eşi Marty'den ayrılmış ve kızı Tanzie ile birlikte yaşıyor. Aslında sadece Tanzie ile yaşıyor diyemeyiz. Bir de Nicky var. Nicky ile olan ilişkileri ise biraz değişik. Nicky, Jess'in eski eşi olan Ricky'nin eski sevgilisinin oğlu. Nicky'nin annesi ortadan kaybolunca -belki de ölmüştü tam hatırlamıyorum şu an- Nicky'yi babasının yanına vermişler ve babası Jess'i terk edince Nicky, Jess ve Tanzie ile birlikte yaşamaya devam etmiş.
Jess öz kızı ile üvey oğluna bakabilmek için gündüzleri temizlikçilik yapıyor, akşamları da bir barda çalışıyor. Sürekli geçim sıkıntısı çekiyor ve bu yüzden fazlasıyla agresif. Tüm bunların yanı sıra, çocuklarının yanında güçlü görünebilmek için daima iyimser davranıyor, elbette bir yere kadar.
Bir de Ed Nicholls var. Bu karakterin soyadını duyduğumda ona olan sevgim arttı diyebilirim. En sevdiğim yazar olan David Nicholls ile aynı soyadı taşıyor çünkü. Her neyse, konumuz bu değildi. Ed Nicholls, bir bilgisayar mühendisi ve arkadaşıyla birlikte kurmuş olduğu şirkette çalışıyor. Bir anda hiç beklenmedik bir hata yapıyor ve içeriden bilgi ticareti ile suçlanıyor. Ardından avukatı tarafından kafasını dağıtması için Jess ve iki çocuğunun da yaşadığı yere geliyor. amacı yalnızca bir süre tatil yapmak.
Olayların kilit ismi Jess'in kızı Tanzie. Tanzie tam bir matematik dahisi. Okulundaki matematik öğretmeni onun ilkokuldaki birine göre çok daha fazla matematik yeteneği olduğunu ve civarın en iyi okulu olan St. Anne's'e gitmesini istiyor. St. Anne's Koleji de Tanzie'ye o güne kadar kimseye vermediği kadar büyük bir burs veriyor. Yine de büyük bir sorun var ki Jess'in bütçesi Tanzie'yi, verilen bursa rağmen, o okula gönderecek kadar çok değil.
İşte olaylar tam da burada başlıyor. Tanzie hayallerindeki okula gidebilmek için İskoçya'daki bir matematik olimpiyatına katılmalı ama Jess'in eski arabası onları İskoçya'ya götüremeyecek kadar kötü durumda. O an sırtında peleriniyle Ed Nicholls beliriyor. TA DAA!
Araba yolculuğuyla dolu harika bir kitaptı ve ben okumak istiyorsanız bir an önce ALIN diyorum. Jojo Moyes'un kalemi daha da olgunlaşmış, iyice akıcı bir hal almış ve kurgusu tam anlamıyla oturmuş güzel bir kurguydu. Kitaba başladığım gibi bitti demek de mümkün elbette.
Benim kitaba puanım: 5 üzerinden 5!
0 yorum:
Yorum Gönder