9 Ekim 2014 Perşembe

Kitap Yorumu #2 : Alaska'nın Peşinde



Ve Apollon yepyeni bir kitap yorumuyla karşınızda! Alaska'nın Peşinde geçtiğimiz hafta bitirdiğim fakat yorumunu yazmaya yenice fırsat bulduğum bir kitaptı. John Green'in üslubunu aman aman seven bir insan değilimdir. Ondan çok daha başarılı olan yazarlar görebiliyorum bu piyasada. Ha, diyeceksiniz ki erkek yazar o, fakat bu bir bahane değil. John Green'den daha güzel bir üsluba sahip birçok erkek yazar var.

Ah, Alaska'nın Peşinde'den bahsedecektim konuyu nereye getirdim. Alaska'nın Peşinde, bence, John Green'in en farklı romanı. John Green'in okumadığım tek romanı İlk Aşk kaldı sanırım, onu da ilerleyen günlerde okuyup sizlerle paylaşacağım.

İşte Alaska'nın Peşinde'nin arka kapağı...

İlk içki, 
İlk şaka, 
İlk dost, 
İlk aşk, 
Son sözler...

Miles Halter, ünlülerin son sözlerine bayılan, sıradan bir gençtir. Evindeki güvenli hayata katlanamadığından François Rabelais'nin ölmeden hemen önce "Büyük Belki" olarak betimlediği bilinmezin ne olduğunu bulabilmek için yatılı okula yazılır. Onu Culver Creek Lisesi'nde, aralarında Alaska Young da olmak üzere pek çok şey beklemektedir. Zeki, komik, son derece seksi ama bir o kadar perişan halde olan Alaska, Miles'ı kendi labirentine sürükleyecek ve "Büyük Belki" arayışında ona yol gösterecektir.

Arka kapaktan da anlayabileceğimiz üzere kitabın baş karakteri Miles Halter. Kitap, Miles Halter'ın okuduğu okuldan ayrılması üzerine verdiği partiyle başlar ve gelin görün ki hiç arkadaşı olmayan Miles Halter'ın partisine yalnızca iki öğrenci gelir. Onlar da uzun süre kalmadan ayrılırlar. Miles Halter, okuduğu okulda yalnız ve dışlanmış bir çocuktur. François Rabelais'in Büyük Belki'sini bulabilmek için Culver Creek Lisesi'ne yazılır ve burada yatılı bir öğrenci hayatı sürer.

Oda arkadaşı Chip Martin ile birlikte 43 numaralı odada kalan Miles Halter'ın, Chip ile tanışana kadar hiç arkadaşı olmamıştır. Chip Martin, bir buçuk metre gibi kısa bir boya sahip, iri kaslı ve Alaska'nın en yakın arkadaşıdır. Takma adı Albay olan Chip Martin'in yoksul bir hayatı vardır ve bu okulda okumaya mecburdur.

Alaska Young ise, Miles Halter'ın gördüğü ilk an etkilendiği kızdır. Uzun boylu, kahverengi saçlı ve yeşil gözlü Alaska dengesiz ve umursamaz tavırlarıyla dikkat çeker. Fakat en önemli özelliği kitaplara olan bağımlılığıdır. Eski oda arkadaşı okuldan atılmıştır ve odasında tek başına kalmaktadır. Alaska, Miles'ın hiç alışık olmadığı şeyler yapmaktadır. Sigara içer, alkol alır ve disiplin suçları işler. En önemlisi ise büyük şakaları sever.


Asıl olaylar Miles, Chip ve Alaska arasında geçer. Bir gün Alaska, Miles, Chip ve arkadaşları Lara ile Takumi hayatlarının en güzel anı ve en kötü anı oyununu oynarlar. Kazanan içmeyecek fakat diğerleri içmek zorunda kalacaktır. Alaska'nın en güzel günü annesi ile birlikte hayvanat bahçesine gittikleri gündür. Bunun neden hayatının en güzel anı olduğunu ise kimse anlayamaz. En kötü anısı geldiğinde ise herkes sessizliğe bürünür. Alaska’nın hayatının en kötü anı hayvanat bahçesinin ardından annesinin gözü önünde ölmesidir. Alaska daha çocuk olduğu için o anda ne yapacağını bilmeden dona kalmış ve acil servisi aramamıştır. Arasa belki annesi kurtulabilecektir ve bu yüzden Alaska derin bir suçluluk durmaktadır. İçinde bulunduğu bu ızdırap ve pişmanlık labirentinden kurtulmanın yolunu o yüzden aramaktadır.

Bu kitapta beni en çok içine çeken şey Alaska'nın sözleriydi sanırım.

"Bu acı labirentinden nasıl çıkabiliriz?"

"Sizler zevk aldığınız için sigara içiyorsunuz, bense ölmek için."

(Bu kısımdan sonra büyük bir spoiler görebilirsiniz.)

Alaska'nın Peşinde isimli roman, iki bölümden oluşuyor. İlk bölüm Miles'ın Culver Creek'e geldiği günden Alaska'nın ölümüne kadar olan bölüm. İkinci bölüm ise Alaska'nın ölümünden öğrenim yılının sonuna kadar olan zaman dilimi.

İlk bölümde vurgulanmak istenen asıl şey, bana göre, Alaska ve Chip'in Miles'a birçok ilki yaşatmaya çalışmasıydı. Tıpkı arka kapakta yazdığı gibi: İlk içki, İlk şaka, İlk dost, İlk aşk, Son sözler... Fakat Alaska Young'ın ölümüyle Miles ve Chip büyük bir hüsrana uğrarlar. Alaska'nın ölümünün ardındaki sırrı aramakla geçirirler tüm zamanlarını.

Sonunda büyük sorunun cevabını bulurlar.

"Bu acı labirentinden nasıl çıkabiliriz?"

"Doğrudan ve hızlı!"

Artık labirentten nasıl çıkacağınızı da biliyorsunuz Apollon Güneşi'nde yaşayan insanlar! Alaska Young, beni derinden etkileyen bir karakterdi, bunun Book Challenge Tag isimli yazımda da söylemiştim. İleride kızımın adını Alaska koymayı düşünüyorum çünkü bu karakter beni kendisine aşık etti. Gizemli ve büyüleyici bir insandı. Umarım hayatınızda daima Alaska gibi insanlarla karşılaşırsınız.

Bu kitabı kesinlikle öneriyorum! Fakat tekrar söylemek istiyorum, John Green'in üslubuna aşık olan ve onun yazım tarzını örnek alan birisi değilim. İşlediği konuları güzel buluyorum ama bu şu an dünyanın en çok satan yazarlardan bir tanesi olduğu gerçeğini değiştirmez.

Hayat denilen acı labirentinde başarılar!


1 yorum:

  1. Ve sanırım sırf senin bu yazını okuduktan sonra Alaska'nın peşindeyi almaya karar verdim. :O

    YanıtlaSil